30 Haziran 2012 Cumartesi

kabuk kızın anlatısı





yazmıyorum pek bir şeyler buraya,herhangi bir yere.birkaç şey yazmıştım ama onları da sildim sonradan.sadece hissettiklerimden bahsedince bir yazıda kendimi savunmasız ,zayıf hissediyorum . o yüzden de bir süre sonra siliyorum yazdığımı,zayıflığım,ürkekliğim kendime kalsın diye.kendi blog umda bile rahat edemiyorum,açıklayamıyorum içimden geçenleri.geçen sene ,son birkaç senedir oldukça zordu benim için.psikoloğa gittiğimde yine söylemedim,intihar düşüncesinin bende yarattığı rahatlamayı..eskiden birine anlatmıştım,o da kendisi de anlam krizi yaşadığı için biraz anlamıştı sanırım beni,çok değil ama.sonra uzaklaştım ondan.yalnız olmak neyse de,sonunda biraz olsun yanında kendim olabildiğim birini bulmak ve onu uzaklaştırmak kendimden , üzüyor .neyse işte ,bugün oldukça kötü hissettim kendimi,sanki içim oyulmuş gibi,dışımda sadece kabuk,içim bomboş,kalbim çarpmayı sürdürüyor boş olan içimde ,gereksizce.bugün liseden beni hala arkadaşı olarak gören biri buluşalım yakın zamanda diye mesaj atmış.konuşacak hiçbir şey yokken beni görüp ne yapacaksa..insanlar çürümüş ilişkilerini bu kadar uzatmaya direnmese keşke.başka zaman buluşuruz dedim.seni görmek istemiyorum gibi gerçekçi bir şey söyleme cesaretim olsaydı keşke.çürümüş ilişkiyi sonlandırmaktan korkan biriyim belki de ben..off.evden çıkmak istemiyorum,bir şey yapmak istemiyorum.sadece uyuyayım,anime izleyeyim,manga okuyayım,müzik dinleyeyim,uyuyayım,kimseyle görüşmek zorunda olmayayım,sonra da öleyim.hayır,sonsuzluğu düşünmeyeyim,cenneti,cehennemi,kıskançlığı,zayıf bir varlık olduğumu,ağlamaklı halimi,tanrının olup olmadığını,yalnızlığımı düşünmeyeyim.sadece öleyim ve yok olayım.
neyse ....
natsume yi izliyorum bu aralar ,izledikçe daha da çok seviyorum.
içimdeki diğeri,içimdeki diğeri...benden güçlü olan,kendisini seven ,ara sıra benimle konuşan diğeri...adını bilmediğim diğeri.natsume yi bu kadar çok severken sana natsume demeyi düşünüyorum.blogtaki yazılarım da zaten düşünce yığınları olduğuna göre blokta sana hitap ederek yazmayı istedim.takashi nin görünümünde,kişiliğinde olan sana.düşünüyorum da bazen,somutlaşsan ,yanımda olsan falan bu kadar yalnız hissetmem sanırım kendimi,yaşadığım için ,yaşıyor olduğum için bu denli söylenmem belki de.fantastik kurgu karakteri olsaydım durumum başka türlü olurdu tabi.ne bileyim,sen aslında benim gibi var olma sorunu yaşayan,yalnız,mutsuz bir varlık olurdun,ikimiz telepatik güçlerle birbirimizle konuşuyor olurduk.aslında sen de beni kendi hayalin sanırdın,sonra günün birinde ikimiz de kendimizi tamamlayınca karşılaşırdık falan.Kimi ni shika kikoenai diye güzel bir manga vardı.ondaki gibi...
bugün sitelerde dolaşırken ang lee nin buz fırtınası adlı filmi ile ilgili bir yazıyı okudum.adını yeni duydum filmin,bazen diyorum keşke bu kadar cahil olmasam ,neyse...filmden şöyle bir alıntı vardı yazıda..
" – Çocuklar merhaba, ben geldim.
- Yok muydun?’"

filmi yakın zamanda izlemeli..

bu arada ben nette gezinirken arka plandan da bahsedeyim.evde birbirine bağıran,birbirinden nefret eden aile fertleri.anne ve babasının boşanması arzulayan ben,ailesini pek sevmeyen ben,yaşamaktan pek keyif almayan ben...
on the edge adlı film vardı.baş karaktere intihar girişiminden sonra psikoloğu sanırsam soruyordu niye ölmek istedin diye.o da ölmek istediğimden değil,sadece yaşamak istemedim diyerek cevaplıyordu.aklıma geldi film.yazayım dedim...


yazımda güzel bir şeyler de bulunsun istedim
nyanko sensei kedi olduğunu inkar ettikten bir süre sonra..

seo dong yo daki parçaların her birini çok sevdim.birini ekleyeyim buraya.sakin,hüzünlü bir parça...



2 yorum: